İstirdat kelimesi Arapça kökenli olup verilen bir şeyin geri alınması anlamına gelmektedir. Özel hukuk boyutundaki yansıması ise istirdat davası ile kendisini gösterir. İstirdat davası ile kişiler ödememesi gereken bir borcu ödemiş olduklarında ödedikleri miktarı geri talep edebilirler.
İSTİRDAT DAVASI NEDİR?
İcra takibi tehdidi altında borcu olmayan parayı ödemek zorunda kalan kişi, ödememesi gerektiği halde ödediği bu parayı İstirdat Davası ile geri alabilir. Başka bir deyişle hakkınızda icra takibi başlatıldıysa ve hiç ilginiz olmayan bir borcu ödemek durumunda kaldıysanız ödediğiniz bu miktarı geri alabilmeniz istirdat davası ile mümkün olmaktadır.
İSTİRDAT DAVASI NEDİR?
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2021/8181 K. 2021/6683 T. 29/11/2021
“…Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılamada, davacı tarafından açılan davanın, İİK 72. maddesine göre icra takibinden dolayı borçlu bulunulmadığı ve istirdat isteğine ilişkin bir dava olmayıp borçlu bulunulmadığı halde haksız yere ödenen paranın istirdatı davası olduğu, buna göre davacının dava açmakta hukuki yararı ve aktif dava ehliyetinin bulunduğu…”
İcra takibi tehdidi altında borcu olmayan parayı ödemek zorunda kalan kişi, ödememesi gerektiği halde ödediği bu parayı İstirdat Davası ile geri alabilir. Başka bir deyişle hakkınızda icra takibi başlatıldıysa ve hiç ilginiz olmayan bir borcu ödemek durumunda kaldıysanız ödediğiniz bu miktarı geri alabilmeniz istirdat davası ile mümkün olmaktadır.
İSTİRDAT DAVASI ŞARTLARI NELERDİR?
Borcu olmadığı halde kendisine icra takibi başlatılan ve icra takibi ile borcu ödemeye zorlanan kişinin istirdat davası yoluyla ödediği parayı geri alabileceğini yukarıda ifade etmiştir. Ancak söz konusu davayı açabilmek için belirli şartların oluşması gerekmektedir.
- A) Takibe Konu Borç İcra Tehdidi Altında Ödenmeli
İcra takibi, bir borcun alacaklıya geri ödenmesini sağlamak için uygulamadaki en kısa ve hemen sonuç alınması muhtemel bir yoldur. Bu nedenle ortada bir borç var ise (bir dayanağı olsun olmasın) genel haciz yoluyla takip usulüne göre icra takibi başlatılabilir ve itiraz edilmemekle takip kesinleştiği anda borçlu olduğu iddia edilen kişiden hızlı bir şekilde tahsilat yapılabilir.
İşte tüm bu hususlar icra takibinin ne kadar önemli ve teknik bir alan olduğunu gözler önüne sermekle beraber icra takibiyle muhatap olan kişiler için de ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Zira yukarıda izah edildiği üzere icra takibinin başlatılabilmesi için mutlaka sebebe dayalı bir borç olması gerekmemektedir.
- B) Ödenen Bedel Ödeyenin Borcu Olmamalı
İcra takibi ile karşı karşıya kalacak olan kişinin yaşadığı korku ve tedirginlik neticesinde olayı bir an önce kapatabilmek için kendisine isnat edilen borcu ödeme yoluna gitmesi söz konusu olabilir. Bu halde ödenen bedel ile icra dosyası kapanmış olacağından sorunda ortadan kalkmış gibi görünse de aslında ödenen bedel, gerçekten borçlu sıfatıyla takibin tarafı olan kişinin borcu değildir. İşte bu şartın varlığı istirdat davasının açılabilmesi için son derece önemlidir.
- C) Borcu Ödeme Tarihinden İtibaren 1 Yıl İçinde Dava Açılmalı
İcra takibi tehdidi karşısında borç ödendiyse bu miktarın geri alınabilmesi için ödeme gününden itibaren 1 yıldan fazla geçmemiş olmasına dikkat edilmesi gerekir. Zira bu süre geçirilmişse istirdat davası açılamayacaktır.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi E. 2016/16593 K. 2017/1234 T. 01/03/2017
“Davalı, cebri icra yapılmadığı gibi davacıya borçlu olmadığı bir meblağın ödettirilmesinin de söz konusu olmadığını, davacının oturduğu lojman giderlerinin kendisinden tahsil edildiğini, 2009 yılında yapılan denetlemelerde 2003-2009 yılları arası misafirhanenin lojman olarak kullanıldığı tespit edilerek lojman kirası, elektrik ve su giderlerinin ödenmemesi sebebiyle kamu zararı çıkarıldığını, davacının ödediği meblağın hukuki dayanaktan yoksun olmadığını, İİK’nın 72. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının 2009 yılından bu yana ödediği taksitler için istirdat davası açamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Dosya kapsamından, davacı her ne kadar menfi tespit ve yaptığı ödemelerin istirdadını istemiş ise de, davacının yaptığı ödemelerin herhangi bir takip prosedürü içerisinde ya da cebri icra tehdidi altında yapılmadığı, buna göre davacının talebinin İİK’nın 72. maddesi kapsamında “menfi tespit ve istirdat” davası niteliğinde olmadığı; Türk Borçlar Kanunu‘nun 78. maddesi (BK’nın 62. maddesi) kapsamında olduğu anlaşılmaktadır…”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2015/935 K. 2017/315 T. 22/02/2017
“…Bu davada, geri verilmesi istenen paranın maddi hukuk bakımından iadesinin mümkün olması gerekir; bazı hallerde bu mümkün değildir. Örneğin, ahlâki bir ödevin yerine getirilmesi için verilen şey (BK m.62/2), kanuna ve ahlâka aykırı amaç elde etmek için verilen şeyler (BK m.65), zamanaşımına uğramış borç için yapılan ödemeler (BK m.62) ve eldeki uyuşmazlıkta Yerel Mahkeme ve Özel Daire arasındaki anlaşmazlık noktası olan kumar ve bahis borçları (BK m. 504) gibi eksik borçların geri verilmesi talep ve dava edilemez. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacının icra zoruyla davalıya iade ettiği bedelin eksik borç olarak kabulü mümkün değildir.
Zira, ifası ve ifa edilmesi halinde iadesinin talep edilmesinin mümkün olmadığı eksik bir borcun ödemesi değil, borçlu olunduğu sanılarak yapılan bir ödeme söz konusu olup davacı maddi hukuk anlamında ödeme yükümlülüğü altında olmadığını eldeki dava ile ispat yoluna gitmiştir. Bu halde Özel Dairenin bozma kararında eksik borç ilişkisinin mevcut olmadığı, istemin İcra ve İflâs Kanununun 72. maddesi çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği yönündeki tespiti isabetli olup mahkemenin aksi yöndeki direnme kararı bu yönden usul ve yasaya aykırıdır…”
İSTİRDAT DAVASINDA TARAFLAR, GÖREV, YETKİ, ZAMANAŞIMI, ARABULUCULUK
֍ İstirdat davasında davacı; borcu olmadığı halde icra takibi tehdidi altında borcu ödeyen kişi, davalı; alacaklı olan yani borç ödenen taraftır. Eğer borcu borçlu adına başka bir kişi ödemişse o kişi istirdat davasının tarafı olamaz. Zira borçlu olarak nitelendirilen kişinin bizzat dava açması gerekmektedir.
֍ İstirdat davasında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise İcra İflas Kanunu’nda ifade edilmiştir.
İcra İflas Kanunu madde 72/8:
“Menfi tesbit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazımgelmediğini ispata mecburdur.”
İstirdat davası açma süresi ödeme tarihinden itibaren 1 yıldır. Söz konusu 1 yıllık süre hak düşürücü süre niteliğinde olduğundan mahkemece resen gözetilir. 1 yıllık sürenin aşılması halinde istirdat davası ile alacak talep edilemeyecekse de 2 yıllık hak düşürücü süreye tabi olan sebepsiz zenginleşme davası açılabilir.
֍ İstirdat davasında kural olarak arabuluculuk şartı bulunmamaktadır. Ancak istirdat davasının konusunu ticari uyuşmazlıklar ya da kira hukuku kaynaklı uyuşmazlıklar oluşturuyorsa bu durumda uyuşmazlıkların tabi oldukları Yasa gereği arabuluculuk zorunlu olacaktır.
İSTİRDAT DAVASINDA İCRA İNKÂR TAZMİNATI
İstirdat davası, borcu olmadığı halde icra tehdidi altında ödeme yapan kişilerin başvurabileceği bir yol olması sebebiyle son derece önemli bir konuma sahiptir. Ancak gerçekten borçlu olan kişilerin borcu ödedikten sonra bu yola başvurması bu davanın kötüye kullanımını ortaya çıkaracaktır. Kanun koyucu bu durumun önüne geçebilmek amacıyla istirdat davası açan tarafın talebinin mahkemece reddedilmesi halinde borcun en az %20’si kadar icra inkâr tazminatına hükmolunacağını hüküm altına almıştır. Bu hüküm ile birlikte gerçek anlamda borçlu olan kişilerin borcunu ödemesiyle beraber istirdat davası açmaları önlenmiştir.
MENFİ TESPİT DAVASININ İSTİRDAT DAVASINA DÖNÜŞMESİ
Menfi tespit davası; kendisine borç isnadında bulunulan kişinin, alacaklı olduğunu iddia eden kişiye karşı herhangi bir borcu olmadığını veyahut borcu var idiyse de sonradan bunun ödendiğini ve aralarında alacak verecek ilişkisinin bulunmadığını ileri sürdüğü bir davadır. Kısacası bu davada borçlu kendisinin borcu olmadığını kanıtlamaya çalışmaktadır. İstirdat davasından farklı olarak bu davada borçlu olduğu iddia edilen kişi, borcu henüz ödemiş değildir. Borcunun olmadığının mahkemece tespitini istemektedir. Eğer bu dava sürerken borçlu olduğu iddia edilen kişi o borcu icra tehdidi altında öderse işte artık menfi tespit davası istirdat davasına dönüşür. Bu halde borçlu borcu yokken ödediği bu meblağı geri alma mücadelesi verecektir.
MİRASIN HÜKMEN REDDİ HALİNDE İSTİRDAT DAVASI
Mirasın hükmen reddi davası, mirasın reddi için 3 ay olan yasal sürenin geçirilmesi halinde mirasbırakanın ödemeden aczinin tespit edilmesi için mirasçılar tarafından başvurulabilecek bir yoldur.
Türk Medeni Kanunu madde 605/2:
“Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.”
İşbu hükme göre mirasın reddi için 3 ay olan yasal sürenin geçirilmesi halinde mirasbırakanın ödemeden aczinin tespit edilmesiyle mirasçılar mirası hükmen reddedebileceklerdir. Buradaki sorun şudur; acaba mirasçılar henüz mirasın hükmen reddi yoluna başvurmadan önce mirasbırakanın borçlarından dolayı alacaklılar tarafından kendilerine icra takibi başlatmışsa ve mirasçılar tarafından (tereke borca batık olduğu halde) borç ödenmişse istihkak davası ile ödenen borcun geri verilmesi talep edilebilecek midir?
Belirtmek gerekir ki; istirdat talebinde bulunabilmek için öncelikle mirasın hükmen reddi davasının kesinleşmesi gerekmektedir. Yani terekenin borca batık olduğunun mahkemece kesin olarak tespit edilmesi şarttır. Bu kesinleşmeyle beraber icra takibi aşamasında ödeme yapan taraf istirdat davasıyla ödediği meblağı geri alabilecektir.